Yaptığınız işe, okuduğunuz kitaba ya da çalıştığınız derse konsantre olamamaktan şikayetçiyseniz size harika bir önerimiz var. Şaşırılacak kadar kolay, sonuçları da bir o kadar etkili. Bakın nasıl…
2008 yılında, Michigan Üniversitesi’nden 38 öğrenci yürüyüşe çıktı. Bunların yarısı ormanlık alanda ağaçların arasında 4,5 km yol kat ederken, diğer yarısı şehir merkezinin kalabalık sokaklarında aynı mesafeyi yürüdü. Bir hafta sonra, iki grup rotalarını değiştirdi.
Her iki seferde de yola çıkmadan önce öğrenciler, dikkat ve çalışma hafızalarını zorlayan bir teste tabi tutuldu. Bu testte, giderek uzayan sayı dizilerini ters sırayla tekrar etmeleri istendi. Kampüse döndüklerinde öğrenciler testi tekrar yaptılar. Şehirde yürüyüş yapanların performansları biraz artarken, doğada yürüyüş yapanların puanları neredeyse yüzde 20 artış gösterdi.
Doğanın zihnimiz üzerindeki etkisi bugüne kadar birçok kez araştırıldı ve araştırmalar genellikle yeşil alanlara maruz kalmanın ruh halimizi iyileştirmesinin yanı sıra bilişsel yeteneklerimizi ve yaratıcılığımızı da artırdığını ortaya koydu.
Aslında çoğumuz, doğanın bizi canlandırma yeteneğini ilk elden deneyimliyoruz; iş yerinde öğle yemeği molasında kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra yenilenen odaklanma gibi. Bilim insanları da bunun neden olduğunu tam olarak anlamaya çalışıyorlar.
“Nature and the Mind” kitabında Dr. Berman, doğanın bilişsel faydalarını “dikkat yenileme teorisi”ne bağlıyor. İlk olarak 1980’lerde Rachel ve Stephen Kaplan tarafından ortaya atılan bu teori, odaklanma yeteneğimizin kolayca tükenebilen sınırlı bir kaynak olduğu ve doğada bulunmanın bu kaynağı yenilemek için etkili bir yol olduğu fikrine dayanıyor.
Dikkat yenileme araştırmacılarına göre, doğanın en önemli özelliklerinden biri, “yumuşak bir şekilde etkileyici” olması, yani çok sıkıcı veya uyarıcı olmadan dikkatimizi nazik bir şekilde çekmesidir. (Deniz dalgalarının gelip gitmesini izlemeyi veya yabani çiçeklerle dolu bir yeşil alana baktığınızı düşünün.)
Dr. Berman, doğanın üzerimizde bu etkiye sahip olmasının bir nedeninin fiziksel özellikleri, özellikle de kavisli çizgileri ve fraktalları olduğunu öne sürüyor. Deniz kıyıları veya kaya oluşumunlarının kavisi ya da kar tanesinin tekrarlayan desenleri, beynimizin işleyebilmesi için gökdelenlerin düz kenarlarından daha kolay olabilir. “Bu, beynimize dinlenme fırsatı verebilir ve bu yüzden fayda görebiliriz” diyor.
Dikkat yenileme teorisi, onlarca yıldır sinirbilim alanında tartışılan bir konu. Araştırmaların çoğu, bilişsel testlere ve insanların doğada olmanın kendilerini nasıl hissettirdiğine dair öznel bildirimlerine dayanıyor ve beyinde gerçekte neler olduğu gibi birçok açık soru var. ABD’de bu boşluğu doldurmaya çalışan uzmanlar benzer bir deney yaptı ve katılımcıların bir kısmını yerel bir arboretumda yürütürken bir kısmını da bir üniversite kampüsünde yürüttü. Her iki ortamda da yürüyüş, katılımcıların yürüyüş öncesi puanlarına kıyasla bilişsel yeteneklerini geliştirdi. Ancak EEG kullanılarak beyin dalgaları incelendiğinde, doğa yürüyüşü yapanların yürüyüş sonrası beyin aktiviteleri daha azken kendilerine verilen görevi ikinci kez yaptıklarında beyin aktivitelerinde daha büyük artışlar yaşadıkları görüldü.
Uzmanlar bu durumu, beynin dinlenmesi ve ardından her zamankinden daha verimli ve güçlü bir şekilde yeniden çalışmaya başlaması şeklinde açıklıyorlar.
Ayrıca bu olumlu etkilerde doğada geçirilen zamanla birlikte gelen diğer deneyimlerin de etkili olabileceği düşünülüyor. Yalnız olmak, egzersiz yapmak ya da sadece işten/dersten uzak olmak, hava kalitesi…
Kendi üzerinizde hiç denemediyseniz şimdi tam sırası, doğada bir yürüyüşe çıkmaya ne dersiniz?
Kaynak: https://www.nytimes.com/