Tükettiğimiz her gıdanın üretimi çevresel bir maliyeti de beraberinde getiriyor. Vejetaryen ve vegan diyetler daha çevre dostu olma eğiliminde olsa da, herkes et yemekten tamamen vazgeçmek istemeyebilir. İçeriğimizde, gıda üretiminin çevre üzerindeki bazı önemli etkilerinin yanı sıra hem et hem de bitkilerin nasıl daha sürdürülebilir bir şekilde tüketilebileceğini ele alıyor, kısacası, nasıl etik omnivor olabileceğinizi anlatıyoruz.
Gıdanın çevresel etkileri
Sera gazları
Sera gazları, iklim değişikliğinden sorumlu olduğu iddia edilen başlıca faktörlerden biri. Gıda üretiminin önemli çevresel etkilerinden biri olan sera gazları; küresel emisyonların yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. Başlıca sera gazları arasında karbondioksit (CO2), metan, nitröz oksit ve florlu gazlar bulunuyor. Gıda üretiminin katkıda bulunduğu %25’lik oranın %31’ini hayvancılık ve balıkçılık, %27’sini bitkisel üretim, %24’ünü arazi kullanımı ve %18’ini tedarik zinciri oluşturuyor.
Farklı tarım ürünlerin farklı miktarlarda sera gazına katkıda bulunduğu düşünüldüğünde, gıda seçimleriniz, bir bireyin neden olduğu toplam sera gazı miktarı olan karbon ayak izinizi büyük ölçüde etkileyebilir.
Su kullanımı
Su çoğumuz için sonsuz bir kaynak gibi görünse de, dünyanın birçok bölgesinde su kıtlığı yaşanıyor. Tarım, dünya genelinde tatlı su kullanımının yaklaşık %70’inden sorumlu. Bununla birlikte, farklı tarım ürünleri için üretimleri sırasında değişen miktarlarda su kullanılıyor. Üretimi sırasında en yoğun su kullanan ürünler peynir, fındık, çiftlik balığı ve karides, bunları süt inekleri takip ediyor.
Bu nedenle, daha sürdürülebilir tarım uygulamaları su kullanımını kontrol etmek için büyük bir fırsat sunuyor. Bunun bazı örnekleri arasında fıskiyeler yerine damla sulama, mahsulleri sulamak için yağmur suyunun tutulması ve kuraklığa dayanıklı mahsullerin yetiştirilmesi sayılabilir.
Gübre akışı
Geleneksel gıda üretiminin çevreye etkilerinden biri de ötrofikasyon olarak da adlandırılan gübre akışı. Mahsuller gübrelendiğinde, aşırı besin maddelerinin çevreye ve su yollarına girme potansiyeli var ve bu da doğal ekosistemleri bozabilir.
Organik tarımın buna bir çözüm olabileceğini düşünebilirsiniz, ancak durum tam olarak böyle değil. Organik tarım yöntemleri sentetik gübre ve pestisit içermemeli. Bu nedenle, organik ürünlere geçmek yüzeysel akış sorunlarını tamamen çözmüyor. Bununla birlikte, organik ürünlerin geleneksel olarak yetiştirilen muadillerine göre daha az pestisit kalıntısına sahip olduğunu gösteren araştırmalar bulunuyor.
Dünya nüfusunun artmasıyla birlikte gıda, enerji ve suya olan talep de artmaya devam ediyor ve bu da gezegenimiz üzerindeki baskının artmasına neden oluyor. Bu kaynaklara olan talepten tamamen kaçınılamasa da, gıda konusunda daha sürdürülebilir kararlar almak için bu konuda bilinçli olmamız önemli.
Tarımsal arazi kullanımı
Tarım söz konusu olduğunda değiştirilebilir ana faktörlerden biri arazi kullanımıdır. Dünyadaki yaşanabilir arazilerin yarısının tarım için kullanılıyor olması nedeniyle, arazi kullanımı gıda üretiminin çevresel etkileri üzerinde büyük bir rol oynuyor. Daha spesifik olarak, besi hayvanı, kuzu eti, koyun eti ve peynir gibi belirli tarım ürünleri, dünyadaki tarım arazilerinin çoğunu kaplıyor. Otlaklar ve hayvan yemi yetiştirmek için kullanılan araziler göz önünde bulundurulduğunda, hayvancılık küresel tarım arazisi kullanımının %77’sini oluşturuyor. Bununla birlikte, alınan kalorinin yalnızca %18’ini ve proteinin %17’sini karşılıyor. Endüstriyel tarım için daha fazla arazi kullanıldıkça, doğal yaşam alanları yer değiştirmekte ve çevreye zarar vermekte.
Tabii her şey o kadar da kötü değil; olumlu bir not olarak, tarım teknolojisinin 20. yüzyıl boyunca ve 21. yüzyılda büyük ölçüde geliştiğini ifade etmek gerek. Teknolojideki bu gelişme, birim arazi başına mahsul verimini artırarak aynı miktarda gıda üretmek için daha az tarım arazisi gerektirmesini sağlıyor.
Sürdürülebilir bir gıda sistemi yaratma yolunda atabileceğimiz adımlardan biri, orman arazilerinin tarım arazisine dönüştürülmesini önlemek olabilir.
Sürdürülebilir beslenmenin yolları
Et tüketimi de dahil olmak üzere daha sürdürülebilir beslenmenin bazı yolları.
Yerel yemek önemli mi?
Karbon ayak izinizi azaltmak söz konusu olduğunda, yerel yemek sık karşılaştığımız bir öneri. Yerel yemek sezgisel olarak mantıklı görünse de, çoğu gıda için sürdürülebilirlik üzerinde beklediğiniz kadar büyük bir etkisi yok gibi görünüyor – ancak başka faydalar sağlayabilir.
Son veriler, ne yediğinizin nereden geldiğinden çok daha önemli olduğunu gösteriyor, çünkü ulaşım bir gıdanın toplam sera gazı emisyonlarının yalnızca küçük bir kısmını oluşturuyor.
Bu da kümes hayvanları gibi daha düşük emisyonlu bir gıdayı büyükbaş hayvan eti gibi çok daha yüksek emisyonlu bir gıdaya tercih etmenin, gıdaların nereden geldiğinden bağımsız olarak daha büyük bir etkiye sahip olduğu anlamına geliyor.
Bununla birlikte, yerel beslenmenin karbon ayak izinizi azaltabileceği bir kategori, taze meyve ve sebze gibi kısa raf ömürleri nedeniyle hızlı bir şekilde taşınması gereken yüksek oranda bozulabilir gıdalar. Çoğu zaman bu gıdalar hava yoluyla taşınıyor ve bu da toplam emisyonlarını deniz yoluyla taşımaya kıyasla 50 kata kadar artırıyor.
Gıda tedarikinin yalnızca çok küçük bir kısmının hava yoluyla seyahat ettiğini belirtmek önemli; gıdaların çoğu büyük gemilerle veya kamyonlarla kara yoluyla taşınıyor.
Bununla birlikte, yerel yemek yemenin, daha sürdürülebilir tarım uygulamaları kullanan yerel üreticileri desteklemek, mevsiminde yemek yemek, yiyeceklerinizin tam olarak nereden geldiğini ve nasıl üretildiğini bilmek gibi başka faydaları da olabilir.
Kırmızı et tüketimi
Et, süt ürünleri ve yumurta gibi protein açısından zengin gıdalar, gıda kaynaklı emisyonlarımızın yaklaşık %83’ünü oluşturuyor. Genel karbon ayak izi açısından, dana ve kuzu eti listede en üst sıralarda yer alıyor. Bunun nedeni yoğun arazi kullanımı, besleme gereksinimleri, işleme ve paketleme. Buna ek olarak, inekler sindirim sürecinde bağırsaklarında metan üreterek karbon ayak izlerine daha fazla katkıda bulunuyorlar.
Kırmızı etler, sera gazı emisyonlarının yaygın bir ölçüsü olan her bir kg et başına yaklaşık 60 kg CO2 eşdeğeri üretirken, diğer gıdalar daha azını oluşturuyor. Örneğin, kümes hayvancılığı bir kg et başına 6 kg, balık 5 kg ve yumurta 4,5 kg CO2 eşdeğeri üretiyor.
Dolayısıyla, kırmızı eti kontrollü tüketmek karbon ayak izinizi önemli ölçüde azaltabilir. Sürdürülebilir yerel üreticilerden otla beslenen kırmızı et satın almak sera gazı emisyonlarını biraz azaltabilir, ancak veriler genel olarak kırmızı et tüketiminin kontrollü olmasının daha büyük bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor.
Daha fazla bitki bazlı protein tüketin
Etik bir omnivor olmayı teşvik etmenin bir başka yolu da daha fazla bitki bazlı protein kaynağı tüketmek. Tofu, fasulye, bezelye, kinoa, kenevir tohumu ve fındık gibi gıdalar, çoğu hayvansal proteine kıyasla önemli ölçüde daha düşük karbon ayak izine sahip. Bu bitkisel proteinlerin besin içeriği hayvansal proteinlerle karşılaştırıldığında büyük farklılıklar gösterse de, protein içeriği uygun porsiyon boyutlarıyla eşleştirilebilir. Beslenmenize daha fazla bitki bazlı protein kaynağı eklemek, hayvansal gıdaları tamamen ortadan kaldırmanız gerektiği anlamına gelmez.
Yediğiniz hayvansal protein miktarını azaltmanın bir yolu, bir tarifteki proteinin yarısını bitki bazlı bir proteinle değiştirmek olabilir.
Gıda israfını azaltın
Etik bir omnivor olmanın önemli adımlarından biri gıda israfını azaltmak. Küresel olarak gıda atıkları sera gazı üretiminin %6’sını oluşturuyor. Bu oran, tedarik zinciri boyunca kötü depolama ve elleçlemeden kaynaklanan kayıpları da hesaba katmakla birlikte, büyük bir kısmı perakendeciler ve tüketiciler tarafından çöpe atılan gıdalar kaynaklı oluşuyor.
Gıda israfını azaltmanın pratik yolları
- Meyve ve sebzelerin tüm yenilebilir kısımlarının kullanılması (örneğin, maydanozun, brokolinin sapları)
- Belirli bir zaman dilimi için ihtiyacınız olandan daha fazla gıda satın almamak.
- Satın almadan önce bozulabilir gıda maddelerinin tarihlerini kontrol etmek.
- Haftalık yemeklerinizi planlamak, böylece tam olarak ne alacağınızı bilmek.
- Bir veya iki gün içinde kullanmayacağınız çabuk bozulan yiyecekleri dondurmak.
- Buzdolabınızı ve kilerinizi düzenlemek, böylece neye sahip olduğunuzu bilmek.
- Artık kemik ve sebzelerden et/sebze suyu yapmak.
- Dolabınızda kalan yiyecekleri değerlendirmek için yaratıcı tarifler uygulamak.
- Gıda israfını azaltmanın bir diğer faydası da market alışverişlerinde size büyük tasarruf sağlaması olduğunu unutmayın.
Bu dünya hepimizin, daha güzel bir yaşam için gıda israfını ve karbon ayak izinizi azaltmaya başlamak için yukarıdaki yöntemlerden bazılarını uygulamaya başlamaya ne dersiniz?
Kaynak: https://www.healthline.com/