Hayatınızın zorlayıcı dönemlerinde duştan sonra avuç dolusu saç dökülmesi yaşadıysanız yalnız değilsiniz. Stres kaynaklı saç dökülmesi oldukça yaygın; ancak bilim insanları stresin vücudumuz üzerindeki etkilerini çözmek için çalışmaya devam ediyor. Özellikle de hızlı yenilenen dokular olan saç folikülleri, bedendeki küçük değişikliklere bile son derece duyarlı. Bu nedenle stres, saç köklerinin çalışma düzenini derinden etkileyebiliyor.
Stres ve İki Önemli Saç Sorunu
Stresle bağlantılı iki saç dökülmesi tablosu öne çıkıyor:
- Telogen effluvium: Genellikle geçici bir durumdur ama kısa sürede yoğun saç dökülmesine yol açabilir.
- Alopecia areata: Vücudun kendi saç foliküllerine saldırmasıyla gelişen, çoğu zaman kronik seyreden otoimmün bir hastalıktır.
Bu iki durumun nasıl tetiklendiğini anlamak için bilim insanları farelerde kontrollü stres deneyleri yaparak saç foliküllerinin nasıl tepki verdiğini inceledi.
“Savaş–kaç” tepkisi saç köklerini hedef alıyor
Stres anında vücudun “savaş ya da kaç” tepkisinden sorumlu sinir sistemi hızla devreye giriyor. Bu sistem aktifleştiğinde sinir uçlarından “norepinefrin” adlı nörotransmitter büyük miktarda salgılanıyor.
Normal koşullarda bu kimyasal, hızlı karar vermemize, odaklanmamıza yardımcı olur. Ancak saç folikülleri gibi hızlı çoğalan hücrelere sahip dokularda, aşırı norepinefrin salgısı toksik etki yaratabiliyor. Fare çalışmalarında bu durum:
- Saç köklerindeki hızla çoğalan hücrelerin ölmesine,
- Foliküllerin büyüme döngüsünün bozulmasına,
- Yeni saç çıkışının geçici olarak durmasına
neden oldu. Bu bulgular, Cell dergisinde yayımlanarak bilimsel olarak doğrulandı.
Araştırmacılar, bu ilk hasarın kalıcı olmadığını özellikle vurguluyor; çünkü saçın yeniden çıkmasını sağlayan kök hücreler doğrudan zarar görmüyor.
Ama hikâye burada bitmiyor…
Bağışıklık sistemi saç foliküllerini “yabancı” sanabilir
Bilim insanları saç köklerini daha yakından incelediklerinde stresin bir başka zincirleme etki yarattığını gördü. Stresin tetiklediği inflamasyon ve hücre ölümü nedeniyle bazı saç folikülleri bağışıklık sistemi tarafından “istenmeyen misafir” gibi algılandı.
Bu noktadan sonra:
- T hücreleri adı verilen savunma hücreleri devreye girdi,
- Normalde hastalıklara karşı koruma sağlayan bu hücreler saç foliküllerine saldırmaya başladı,
- Bağışıklık sistemi saç köklerini adeta yok etmeye yöneldi.
Bu saldırının kalıcı izleri olabilir
Araştırmacılara göre bu ani bağışıklık dalgası yalnızca o anla sınırlı olmayabilir. Saldırıya geçen T hücreleri, ilerideki stresli dönemlerde de saç foliküllerini tekrar hedef alabilir.
Eğer insanlarda da benzer bir süreç işliyorsa, bu durum:
- Alopecia areata’nın nasıl başladığını,
- Hastaların neden yıllar boyunca tekrarlayan ataklar yaşadığını açıklayabilir.
Peki tetikleyici ne?
Bilim insanları hâlâ otoimmün hastalıkların neden başladığını tam olarak bilmiyor. “Tetikleyici” mekanizma tıbbın en büyük gizemlerinden biri olmaya devam ediyor. Ancak bu çalışma, çevresel etkenlerin, özellikle stresin, bu süreçte düşündüğümüzden çok daha güçlü bir rol oynayabileceğini gösteriyor.
Saç dökülmesi sadece fiziksel bir sorun değil
Tüm bu bulgular, stresin saç dökülmesi üzerindeki etkisinin yalnızca anlık bir dökülme olmadığını; saç kökü döngüsünü, bağışıklık tepkilerini ve uzun vadeli saç sağlığını etkileyebilecek kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Güzel Yaşa perspektifiyle bakarsak:
- Daha dengeli bir yaşam,
- Uyku düzeni,
- Beslenmenin güçlendirilmesi,
- Stres yönetimi teknikleri (nefes, hafif egzersiz, yürüyüş)
hem ruh halimizi hem saç sağlığımızı daha güçlü bir noktada tutmaya yardımcı olabilir.
Kaynak: https://nautil.us/




