Mutfakta plastikler “out”, yıkanabilir yeniden kullanılabilir kumaşlar “in”. Işınsu Kaya, MumoWrap kurucu ortaklarından. Saklama kabı yerine annelerimizden kalma saklama bezleri üreten, geçmişi yeniden tasarlayarak, hijyen ve sürdürülebilirlik kaygısıyla bezeyerek günlük kullanıma sokan şahane bir girişim…
Işınsu Kaya’yı girişimci olarak söyleşiye davet ettim… Çevreye duyarlı genç bir anne. Son zamanlarda sıklıkla duyup dinlediğimiz hikayelerden birinin kahramanı. Hayatını değişik evrelerde değiştirmiş. Belli ki maceracı bir ruh. Yaratıcı… Sorgulayan.
Anlatacağı iş son derece bildik, son derece değişik… Neden bizlerin aklına gelmiyor böyle şeyler ya da gelmemiş vaktiyle hiç anlamıyorum; atalarımızın kullandığı bir şeyi tekrardan hayatımıza sokmuş… Çok da güzel yapmış…
Yaprak Özer: Ne yaptığınızı anlatır mısınız?
Işınsu Kaya: Biz buzdolabı poşeti ve streç filmin doğal alternatifini üretiyoruz Mumo Doğal Ürünler’le… Bunlar yiyecek saklama kumaşları… Tekrar kullanılabilir ürünler ve tamamen doğal malzemelerle üretiyoruz. Organik sertifikalı pamuklu kumaşı balmumu, çam ağacı reçinesi ve hindistan cevizi yağıyla hazırladığımız bir solüsyonla kaplayarak üretiyoruz bu ürünleri… Yiyeceklerin daha uzun süre taze tutulmasını sağlıyor yani buzdolabı poşeti ve streç filmden doğaya saygılı, gıdanızı uzun süre korumanızı, atığınızı azaltmanızı sağlayan bir ürün.
Yaprak Özer: İrili ufaklı kare ya keseler ya da küçük kumaş parçacıkları…
Işınsu Kaya: Evet…
Yaprak Özer: İçinde roka mı saklayacaksınız ya da herhangi bir şey… Akan bir şey değil ama taneli yiyeceklerin sanıyorum hepsini saklayabilir. Böyle katlayıp da koyabiliyorsunuz. Külah yapıp içine koyabiliyorsunuz… ya da bir kese şeklinde oluyor.
Işınsu Kaya: Aslında cildimiz gibi bir koruma sağlıyor. Yani hafif nefes alıyor. Dolayısıyla içindeki ürünün daha fazla nemlenmesine engel oluyor. Aynı zamanda açık bıraktığınızdaki kurumaya da engel oluyor ve içeriğinde bulunan balmumu ve reçinenin anti-bakteriyel özellikleri var. Bu sayede de daha uzun süre taze kalmasını sağlıyor.
En iyi sakladığı ürünler arasında sert peynirler… Kaşar peyniri, beyaz peynir… Onları paketinden çıkardığınızda direkt Mumo’nun içerisine sararak bitene kadar buzdolabına kaldırıp çıkartıp kullanabiliyorsunuz ve herhangi bir koku değişimi veya küflenme yaşamıyorsunuz. Ekmeklerde çok iyi oluyor… Bir de yeşilliklerde… Yani yeşillikleri yıkayıp kurulayıp içine sarıp sakladığınızda buzdolabınızın meyve sebze gözüne koyduğunuzda rahatlıkla 1 hafta 10 güne kadar taze tutabiliyor. Yarım kalmış limon yarım kalmış avokado gibi ürünler için de iyi… Bunun haricinde klasik streç film kullanımlarımız… Bir salata yaptık yarım kaldı… İşte kapaklı bir kaba almak yerine kasenin üstünü streçle kaplarız… Sonra bir yapış yapış olur sinirimize dokunur ya… Onun yerine de kullanılabiliyor. Aslında pestil kıvamında bir ürün ama içinde kumaş da olduğu için parçalanıp dağılmıyor. Elinizin ısısıyla şekil verip kendi kendine yapışarak sabitleniyor. Direkt olarak gıdanın üzerine de sarabiliyorsunuz.
Çiğ ette kullanılmasını önermiyoruz. Çünkü soğuk suda elde yıkayarak temizlemeniz gerekiyor. Potansiyel bir bakteri oluşumuna engel olabilmek adına çiğ ette kullanılmasını tavsiye etmiyoruz.
Yaprak Özer: Defalarca yıkanabiliyor değil mi?
Işınsu Kaya: Evet… Yaklaşık 100 kereye kadar tekrar kullanılabiliyor soğuk suda yıkayarak… Biraz özen göstermemizi gerektiren ürünler… Biz o özeni gösterdiğimizde rahatlıkla uzun süre kullanabiliyoruz.
Yaprak Özer: Siz ne iş yapıyordunuz? Mesleğiniz ne?
Işınsu Kaya: Üniversitede gıda mühendisliği okudum.
Yaprak Özer: Tesadüf değil bunların hepsi aslında…
Işınsu Kaya: Sanırım… Yani tesadüfi bir şekilde gerçekleşti gibi oldu ama aslında faydası oluyor okumuş olduğum bölümün… Ben 5.5 sene kadar bir kurumsal firmada çalıştım gıda ürünleri üreten bir firmada… Ama çok büyük bir firma olduğu için yaptığımın sonuçlara etkisini gözlemleyemiyordum, sıkıldım. Sonrasında da girişimci daha küçük firmalarda çalıştığımda iş sonuçlarını gördüm, o bana daha iyi geldi. Oğluma hamile kaldığımda işten ayrıldım yaklaşık bir sene kadar evde onunla da ilgilendim çok güzel bir süreç oldu benim için… Bu süreç içerisinde bu fikir ortaya çıktı. Sosyal medyada gezinirken böyle bir ürünün olduğunu fark ettim… Bir video gördüm çok heyecanlandırdı beni…
Yaprak Özer: Yurt dışında var mıymış?
Işınsu Kaya: Bu ürünü ilk keşfedenler Mısır’da balmumu kullanılarak mumyalama yapılıyormuş… Aynı mantık… Balık yumurtalarının etrafını mumlayarak saklamalarının mantığı aynı… Ama bunun gıdayı saklama kumaşına dönüşmesi Kanadalı bir kadın girişimci tarafından başlatılıyor yaklaşık 10 sene kadar önce ve o firma hala yoluna devam ediyor. Son birkaç senedir Avrupa’da ve dünyada birçok firma bunu üretmeye başladı. Çünkü gerçekten hayatı kolaylaştıran ve işe yarayan bir ürün… Bir değişiklik yapıp adım attıktan sonra işe yaradığını gördüğünüz bir ürün olduğu için çok fazla kişi tarafından hızlıca üretilmeye başlanmış… Biz 2017 yılında bu ürün üzerinde çalışmaya başladık. Yaklaşık 3-4 ay reçete geliştirme konusunda çalıştık… Markalama üzerine çalışıp Kasım 2017’de şirketimizi kurduk ve işte 2017 Aralık’tan beri de aktif olarak satışını yapıyoruz.
Yaprak Özer: Biz kim?
Işınsu Kaya: Ben ve ortağım Erdem… Erdem’le ilkokul arkadaşıyız ve hep birlikte çalışalım istiyorduk. Onun daha önceden farklı girişimleri oldu. İç mimar. Kendi lambalarını tasarladı, satış tarafını fazla sevmiyor. Operasyon ve ürün geliştirme tarafında daha memnun. Benim satış pazarlama tarafım kuvvetli… Böyle bir araya gelip bir de güzel bir ürün fikri oluşunca… İşte neredeyse 3 yıl olacak keyifli bir şekilde devam ediyoruz.
Yaprak Özer: Nasıl işler peki?
Işınsu Kaya: İşler iyi… Türkiye’de genellikle bu tarz ürünlerin pazarları Avrupa’ya göre göreceli olarak daha küçüktür. Bu ürün için de öyle çünkü değişiklik yapmak o kadar kolay değil… Çevrecilik bizde geriden geliyor… Hayatımızı idame ettirme zorlukları daha ön planda bizim için doğal olarak… Burada da hiç kimseyi yargılamıyorum. Bizim sürecimiz bu şekilde işliyor. Yapacak bir şey yok… Ama büyüyor ilgi artmaya devam ediyor. Biz ürünün faydalarını anlatmaya devam ediyoruz. Böylelikle pandemiye rağmen yolumuza güzel bir şekilde büyüyerek devam ediyoruz.
Yaprak Özer: Sözümün başında da ifade etmiştim büyüklerimizin saklama şekline çok benzeyen bir yöntem. Üretiminizden de çok kısa söz eder misiniz? Kumaşlar doğal kumaş… Dokusu aynı mıdır ama renk renk biraz da insanın kendi arzusuna göre de değişiyor bir işlemden geçiyor. Nasıl yapıyorsunuz?
Işınsu Kaya: Kullandığımız kumaş organik sertifikalı poplin kumaş… Yani aslında çarşaf kumaşı gibi düşünebilirsiniz. Evde yapmak isteyenler eski çarşaflarını kesip yaparlarsa iyi sonuç alacaklardır. Onu söyleyebilirim. Bursalı tedarikçiden temin ediyoruz. Mümkün olduğunca yerel ürünler kullanmaya gayret ediyoruz. Balmumunu Datçalı bir arıcıdan alıyoruz. Hindistan cevizi yağı ülkemizde yetişmiyor ama yağ formunda Türkiye’ye getiren birisinden satın alıyoruz. Tamamını İstanbul’da atölyemizde üretiyoruz. Kumaşları kesip solüsyonumuzu hazırlayıp onunla kaplıyoruz. Paketlememizi de kendimiz yapıyoruz. Tamamen Türk üretimi ürünlerimiz…
Yaprak Özer: Reçete demiştiniz… Yani kendi reçetenizi oluşturmak… Bunun herhalde kimyasal demeyeceğim ama o formülü bulmak sözünü ettiğiniz reçeteydi değil mi?
Işınsu Kaya: Evet çok kolay ham maddeler kullanılıyor ama siz kendiniz evde yapmaya çalıştığınızda mesela sadece balmumu kullanırsanız kumaşı kaplamak için kendi kendine yapışma özelliği o kadar kuvvetli olmuyor… Daha kırılgan bir dokusu oluyor balmumunun… Zaten balmumu, balın peteği ufalanıp kırılabilen bir malzeme hayal edebilirsiniz… Biz bunun en uzun süre dayanıklı olabilmesi için en rahat şekilde en pratik kullanımı sağlaması için 30-40 reçete denemesi yaptık ve en başarılılarının arasından şu anki reçetemizi belirledik. Sürekli olarak da geri bildirimlerle minimal iyileştirmeler yapmaya devam ediyoruz… Sonuçta yaşayan bir şey.
Yaprak Özer: Çevresel boyutlarına ekonomi boyutuna getirmek istiyorum. Doğrusal ve döngüsel ekonomi tabiriyle sitenizde güzel vurgular yapmışsınız… Sizi tetikleyen tek şeyin de işte buzdolabı poşeti yerine geçecek saklama kumaşı üretmek olmadığı ortada. Pek çok başka kriter ve faktör bir araya gelmiş anlaşılan…
Işınsu Kaya: Evet… Öncelikle plastiğe çok kısa bir değinmek istiyorum. Plastik aslında çok dayanıklı bir malzeme çok güzel bir malzeme… Biz onu yanlış şekilde kullanıyoruz. Benim çocukluğumdan kalma oyuncaklar annemin çocukluğundan kalma 1-2 tane oyuncak var. Plastik ve hala ilk günkü gibi duruyor bazıları gerçekten çok güzel… Plastiğin o nevi kullanımı bence hala doğru… Yani bu çıkabiliyorsa… Eğer geri dönüşüm yapılabiliyorsa… Geri dönüşüm sonrası daha dayanıklı ve uzun süreli kullanımı olan ürünler elde edebileceksek biz şimdiye kadar üretilmiş plastikte çok güzel bir kullanım… Yanlış olan, kullanım onları poşete, streç filme, tek kullanımlık maskelere çevirdiğimizde vs… Bunlar doğada çözünemez bir hale geldiği için büyük çöp yığınlarına dönüştüğü için geri dönüp bizi zehirliyor. Dünyamıza zarar veriyoruz diyoruz ama bunun geri dönüp bizim çocuklarımızın yaşayacağı dünyayı çok daha zor koşullara getireceğini pek hayal edemiyoruz. Evrimsel sürecimizde daha ileriyi düşünememe gibi bir durumumuz mu var bilemiyorum ama bunu göremiyoruz ya da görmezden geliyoruz.
Çöpe attığımız çöp kamyonlarıyla giden çöplerle beraber bizim hayatımızdan çıktı gibi geliyor ama biz hala onunla tamamen aynı dünyanın içindeyiz… Onlar bir yere gitmiyorlar. Dolayısıyla Erdem’le biz ikimiz de doğaya dönük ona zarar veren değil de fayda sağlayabilecek bir iş yapmak istiyorduk. O yüzden de bu ürünle karşılaştığımızda çok heyecanlandık… Ve bu ürün gıdayı daha uzun süre saklamakla kalmıyor aynı zamanda da 100 kere tekrar kullandığınızda 100 parça streç filmi çöpe atmamış oluyor, doğaya da katkı sağlamış oluyorsunuz.
Yaprak Özer: Mutfakta sıfır atık nasıl mümkün?
Işınsu Kaya: Mümkün olduğunca streç film buzdolabı poşeti gibi kullanımları, paketli gıda almayı aza indirirsek gidip semt pazarlarından alışveriş yapabilirsek o zaman mutfakta sıfır atığa çok yaklaşmış oluruz. Bir konumuz daha var… Döngüsel ve doğrusal ekonomiye de buradan daha sonra gireyim…
Evimizden çıkan sebze meyve ve gıda çöpleri… Yumurta kabukları, yemek artıkları, limon kabukları, soğanların kabukları gibi ürünleri biz çöp olarak adlandırıyoruz ve bütün satın aldığımız paketli ürünlerin paketlerini hepsini bir arada çöpe atıyoruz ve bir arada onlar çöplüğe gidiyor. Aslında bunlar doğadan gelmiş olan çok değerli malzemeler ve onları tekrar toprağa vermemiz gerekiyor.
Yaprak Özer: Nasıl yapacağız, ne yapacağız?
Işınsu Kaya: Kompostlama yöntemleri var ve apartman dairelerinde dahi yapılabilen kompost yöntemleri var. Bokashi Kompostu deniyor… Birçok kompost ürününün içerisine yemek artıklarını atamazsınız ama buna yemek artıklarınızı da atabiliyorsunuz. Özel kovaları var bunların… Şu anda Türkiye’de de üreten ve satışını yapanlar var. Aynı zamanda bunun eğitimlerini veren kişiler de var. Bunu iki hafta boyunca o kova dolana kadar biriktirdikten sonra bir iki haftalığına tekrar bekliyorsunuz bu o sırada turşulaşıyor. Turşulaşma süresi bittikten sonra da iki hafta daha toprağa gömüp bıraktığınızda çok verimli bir saksı toprağına dönüşmüş oluyor. Bunu evinizde büyük bir saksıda da yapabilirsiniz ya da apartmanınızın bahçesine gömebilirsiniz. Bunlar ilk aşamada başlaması zor şeyler. Kolay değişiklikler değil ama bütün İstanbul’un bunu yaptığını hayal ettiğimde çok büyük kompostlama fabrikaları da olabilir. Belediyeler bu gıda atıklarını toplayıp kompostlayabilirler. İnşallah o günleri de görürüz ama o günler gelene kadar biz kendi çabamızla ne yapsak kardır diye düşünüyorum. Bunları yaptığımızda aslında gerçekten doğadan aldığımızı tekrar doğaya verme düzenine yaklaşmış oluyoruz. Çok güzel bir şey…
Şu anda bizim içinde bulunduğumuz düzen doğrusal ekonomi… Bir şeyleri alıyoruz kullanıyoruz sonra çöpe atıyoruz. Lineer giden bir şey… Tekrar dönmüyor. Ama aslında doğaya baktığımızda hiçbir şey çöp değil… Bir şeyin çıktısı olan başka bir sürecin girdisi ve hep faydalı bir girdi… Kompostlamak da tam olarak bu … Bizim evimizin mutfağından artık çıkacak şey toprağa faydalı bir girdi ama biz onu başka şeylerle karıştırdığımızda faydalı olmaktan çıkartıyoruz. Döngüsellik böyle bir şey… Bunu bir ekonomik sistem haline getirdiğinizde de şöyle düşünün; uzun süreli kullanımı olan ürünlere döneceğiz, tek kullanımlık ürünler değil… Birçok ürün tekrar geri dönüşüme uygun olmadığı için ve geri dönüşüm sonucunda az kaliteli ürünler çıktığı için mümkün olduğunca geri dönüşüme mecbur kalmayacak ondan önceki safhalarda da değiştireceğimiz şeyleri değiştirelim istiyoruz. Daha uzun süre kullanımlı ürünler… Mesela yatak çarşaflarımız… Senelerce kullanabiliyoruz onları değil mi? Ne kadar güzel ürünler… Tekstil ürünlerindeki hızlı tüketim… Örneğin tişörtler bir sezon kullanılıp bozuluyor. Bu tişörtler aslında döngüsel ekonomiye hiç uygun değil ve doğaya zarar veriyoruz. Çünkü onları üretebilmek için çok fazla kaynak kullanılıyor. Bu kaynakların kullanımını gözümüzle görmediğimiz için bir tişört… 20 – 30 lira…
Yaprak Özer: Suçluluk duymuyoruz. Rahatsızlık duymuyoruz.
Işınsu Kaya: Evet.
Yaprak Özer: Onun için de ne kadar su tüketildiğini görmediğimiz için sınırlı su kaynağımızı onlara neden harcadığımızı sorgulamıyoruz. Güzel şeyler anlatıyorsunuz. Bunların hepsini uygulayabiliyor musunuz?
Işınsu Kaya: Mümkün olduğunca uyguluyorum. Ben de hala gidip tişört satın alıyorum ama mümkün olduğunca az alıyorum… Yani var olan kıyafetlerimi uzun süre kullanmaya çalışıyorum. Mesela kızımın kıyafetleri başka bir arkadaşımın kızının kıyafetleri ve benim oğlumun kıyafetlerinde belki iki parça eşya almışımdır onun için… Yani çocuk kıyafetleri özellikle buna çok uygun… Herkes çok heyecanlanıyor tabii yeni bir çocuk dünyaya gelecek diye… Yeni şeyler satın almak istiyoruz ama başka birisinin eskisi bizim için neden yeni olmasın…
Yaprak Özer: Bunlar kültürel dokular… Öyle bir tuhaf şehircilik yaşıyoruz ki aslında bir başkasının eskisini almak sanki hiç uygun değilmişçesine yani bunu yalnızca ekonomik darlık çeken insanlar alırmış fakirin yöntemiymiş gibi düşünülüyor… Oysa gelişmiş ekonomilerde hayli yaygın olan durumlar… Jenerasyonunuzda sizin gibi düşünen var mı etrafınızda? Küçük arkadaş çevrenizi sormuyorum.
Işınsu Kaya: Benim çevremde bu işle ilgilendiğim için aslında daha çok açılan kapılardan gördüğüm… Bu işi gerçekten canıyla kanıyla hiç mutfağından atık çıkarmayan ve tamamen kompostunu yapan hiç yeni şeyler satın almamaya çalışan ikinci el kıyafetlerle yaşayan insanlar var. Ama bunlar 5 – 10 tane… Onun haricinde kurumsal hayat zamanında olan çevremden böyle bir konunun varlığından bile haberdar olmayan benim yaş grubumda arkadaşlarım, tanıdıklarım da var. Gözlemlediğim kadarıyla şu anda lise ve üniversite seviyesinde olan o yaş grubundaki kişiler daha kaygılı, daha hassaslar… Biz ciddiyetini yeni yeni kavrıyoruz.
Birazcık iş işten geçtikten sonra kavrıyoruz sanki… Umarım daha hızlı bir değişim olur. Yani hep bu çevreyle ilgilenen bloglarda veya ne bileyim hesaplarda ifade edilen bir şey var. Bir kişinin bir şeyi mükemmel yapmasından ziyade bin kişi sadece bir parça yapsa bile çok fazla katkısı olacak. Dolayısıyla aslında bu bireysel bir değişimden başlıyor. Yani yeni şeyler satın almaya devam etmek istiyorsa birisi tabii ki satın alsın… Ama mümkün olduğunda bir baksın ikinci el eşya satan sitelere belki çok ilgisini çeken çok güzel olan bir şey görür.
Mesela tutumlu anne diye bir web sitesi var. Çok güzel anne çocuk ürünleri, oyuncaklar, çocuk kıyafetleri, hamilelik kıyafetleri vs… Hepsini satın da alabiliyorsunuz kendiniz de satabiliyorsunuz. Ben oğlum için oto koltuğunu oradan satın aldım mesela… Güzel ürünler var. Kızım için oradan küvet satın aldım. Bu gibi aslında uzun süre kullanımı olan ama çocuk belli bir yaşa geldikten sonra elimizde ne yapacağımızı bilemediğimiz ürünleri hem değerlendirebilirsiniz hem de satın alabilirsiniz uygun fiyata… Onun dışında Tarz2 diye bir web sitesi var mesela… Hem kadın hem erkekler için ikinci el kıyafetler satıyor ikinci el kitaplar satıyor. Döngüsel ekonomi de bu şekilde canlanıyor. Sizin artık kullanmak istemeyebileceğiniz belki bedeniniz değişti üstünüze olmuyor hala çok iyi durumda çünkü çok kaliteli bir ürün neden hani o çöpe gitsin… Ya arkadaşınıza verebilirsiniz… Benim çevremde öyle arkadaşlarım var. 4-5 kişi bir araya geliyorlar. Herkes sıkıldığı kıyafetlerini getiriyor. Aralarında değiş tokuş yapıyorlar. Ne kadar güzel ve eğlenceli!
Yaprak Özer: Siz bu evreye kaç yaşında… geldiniz ya da anne olunca mı idrak daha kolay oluyor? Nasıl oldu?
Işınsu Kaya: Ben eski şeylere çok meraklıydım çocukluğumdan beri… Benim anneannemin çok güzel kıyafetleri vardır. Ona özenirdim ve şansıma bedenimiz onunla çok yakındı. O da tutmuş kıyafetlerini… Bazı kıyafetlerini giydim bile… Bu benim kişisel bir şeyim… Ama Mumo’yu kurduktan sonra oldu, biraz doğada vakit geçirdikçe onunla ilgili bir şey yapmam gerekiyor gibi bir his oluştu… Mumo’yu kurduktan sonra da o plastik tek kullanımlık şey gözüme batmaya başladı. Mumo’yu kullananlarda bu durum oluşuyor zaman içerisinde… Çünkü elinize buzdolabı poşeti alıp her çöpe attığınızda fark ediyorsunuz. Mumo’yu yıkıyorsunuz tekrar kullanıyorsunuz… Onu çöpe atıyorsunuz falan… Hani burada bir yanlışlık var. Onu hissettikçe bu hayatımın farklı alanlarına yayıldı. Öncelikle mesela dışarı çıkarken sürekli yanımda termos taşımaya başladım pet şişe almamaya başladım. Mesela kahve alacaksam bunu koyabilir misiniz demeye başladım.
Yaprak Özer: Yapıyor musunuz gerçekten bunu?
Işınsu Kaya: Evet evet yapıyorum gerçekten yapıyorum. Ben de garip hissediyorum bazen yaparken… Sormaya çekindiğim zamanlar oluyor… Niye böyle bir şey yapıyor ki bu kadın diye bakacaklar diye ama…
Yaprak Özer: Tam da bu noktada şunu soracaktım. Aslında bu geri dönüşüm dediğimiz şeylerin bir bölümü çoğu ya da nerdeyse hepsi bir yalan… Doğru bildiğimiz yanlışlar var ya… Termosunuzla gidip kahve alıyorsunuz… Peki neden? Orada gidip kağıt karton da alabilirdiniz…
Işınsu Kaya: Çünkü o karton bardakların içerisinde çok ince bir folyo kaplaması var kahve içine emilmesin diye ve geri dönüşüme uygun değil o bardaklar. Üstündeki plastik kapakların bazıları geri dönüşüme uygun ama onlar da biz o kahve köpüğüyle attığımızda geri dönüşüme uygun olmuyor çünkü kirlenmiş oluyor. Geri dönüşüm çok kısıtlı uygulanabilen bir şey aslında… Çok temiz olacak çok temiz toparlanacak… Geri dönüşüme uygun bir şekilde toparlanmış olacak… Biz ona gidip de yediğimiz kekin kalıntısını koyup çöpe attığımızda zaten o artık çöp olmuş oluyor. Yanınızda termos olmayabilir… Termos satın almak istemeyebilirsiniz. O zaman gidip kahvenizi oturarak içebilirsiniz. Ben seramiğe istiyorum lütfen hani dükkanınızdaki bardağa koyup bana verin… Bu da bir tercih… O sırada da kahvenizin keyfini yapmış olursunuz… Çok koşturmaca halindeyiz ya İstanbul’da olduğumuzda… Hep bir yere yetişmeye çalışıyoruz…
Yaprak Özer: İstanbul’da dünyayı kurtarıyormuşuz gibi düşünüp de oradan oraya koşuyoruz. Siz artık İstanbul’da yaşamamayı tercih edenlerdensiniz. Bu karara ne kadar sürede vardınız?
Işınsu Kaya: Aslında uzun süredir yani 1 seneden uzun süredir hep istişare ettiğimiz bir konuydu. Hem kendi ailemde eşimle, hem de ortağım ve ortağımın ailesiyle… Çünkü işimizi de birlikte kurduk üretim yeri İstanbul’da. O yüzden çok kapsamlı bir konuydu. COVID sayesinde bu süreç hızlandı bizim için… Çünkü küçük çocuklarla birlikte İstanbul’da apartman dairesinde kalmak hiç dışarıda açık havada bulunamayacak olmak riskin daha fazla olması bizi açıkçası korkuttu. Hastalık yayılmaya başlamadan daha ilk şehir seyahati kısıtlaması gelmeden hemen önce hem ortağımın ailesi hem biz İstanbul’dan çıktık. Üretimi İstanbul’da bıraktık. Ve sonrasında istişare etmeye başladık. Ne yapalım… Birçok farklı arkadaşım olmayan uzaktan tanıdığım bir sürü insan da bu süreçten geçiyor yani bu arada… İstanbul’da neden bu kadar insan üst üste yaşıyoruz biz acaba? Böyle bir soru getirdi insanların aklına ve bu kadar insan eve kapandı ve işler internet üzerinden yürüyebiliyorsa neden yapmayalım bunu… 1.5-2 sene sonra taşınırız herhalde diyorduk, bir anda kendimizi buraya taşınmış bulduk.
Bu döngüsel ekonomiyle ilgili bir örnek daha vermek istiyorum. İstanbul’da yaygınlaşmaya başladı… Bu Martı’lar var ya… Elektrikli scooter’lar… Taşıt paylaşımı aslında… Döngüsel ekonomiye çok güzel bir örnek… İstediğiniz yerden alabiliyorsunuz istediğiniz yerde bırakabiliyorsunuz. Siz bu taşıtı kullanıyorsunuz ve birçok kişiyle paylaşıyorsunuz. Kendinize bir elektrikli scooter alsanız belki sürekli yatacak her tarafta belki kullanamayacaksınız ama… Bu net bir örnek olduğu için bunu vermek istedim bir…
Diğeri de bizim nasıl bir faydamız olabilir ki nasıl bir katkımız olabilir ki diye düşünüyoruz ya bazen… Hayatımızı değiştirmek adım atmak çok zor geliyor. Aslında şöyle bence çok kolay herkesin katkı sağlaması… Semt pazarlarından alışveriş yapılabilir mümkün olduğunca. Mahalle pazarınızda etrafınızdaki üreticiler gelmiş olacak… Böylelikle gıdanın bir yerden bir yere transfer sürecinde bozulmalarına engel olmuş olacaksınız. Bir kere bile hatırlasanız evinizden su götürmeyi plastik şişe kullanmak yerine fark eder yani bu… Bizim kendi tercihlerimizi adım adım değiştirebildiğimiz kadar değiştirebilmemizle ilgili… Para harcama kararımızı daha sürdürülebilir alternatiflere yaptığımız müddetçe üreticiler de daha sürdürülebilir ürünler üretmek zorunda kalacaklar. Dolayısıyla biz tüketiciler olarak aslında bu sorumluluğa ve bu etkiye sahibiz. Bunu söylemek istiyorum.