Yazı: Yaprak Özer
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre her altı kişiden biri kısırlık yaşıyor. Bu yoksunluk, coğrafya ve ekonomik koşuldan bağımsız bir veri. DSÖ Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Kısırlık ayrımcılık gözetmez” gibi oldukça iddialı bir cümleyi geçtiğimiz hafta konuyla ilgili güncel araştırma sonuçlarını kamuoyuyla paylaşırken kullandı.
DSÖ kısırlığı, 12 ay süreyle korunmasız cinsel ilişki sonrası gebelik elde edilememesi olarak tanımlıyor. Araştırma, 1990 – 2021 arasındaki küresel kayıtların incelenmesinden elde edilen verileri kapsıyor. Veri tabanında ülkeler arasında boşluklar olması sonuçlarda kesinliği tehdit etse de, kısırlığın yaşam boyu yaygınlığı yüksek gelirli ülkelerde yüzde 17,8, düşük ve orta gelirli ülkelerde yüzde 16,5.
Tedaviye ulaşmak
Hastalık ya da yaş gibi faktörler bilinen etkileyiciler olsa da kısırlığın bir dizi nedeni olabilir. Tedaviyle kısırlık sorunlarının önemli bölümü giderilebiliyor, problem öncelikle yardımcı üreme teknolojilerinin maliyeti, ardından toplumsal engeller, nihai olarak da sosyal damgalanma korkusu ve sonuç olarak tedaviye erişim. Kısırlık din dil ırk coğrafya ekonomik güç cinsiyet tanımasa da tedaviye ulaşımda yaşanan zorluk yoksunlukta eşitliği bozuyor.
İmkansız yok
Teknoloji marifetiyle neredeyse her konuda “imkansız yok” sloganıyla yaşıyoruz. Doğum yakın gelecekte farklı bir hikayeye bürünebilir. Çok iddialı olacak belki; çocuk sahibi olmak için insan rahmine gerek kalmayabilecek. İngiltere – Cambridge’de araştırmacılar (2016), insan embriyolarını döllendikten sonra 13 güne kadar yapay bir ortamda büyütebildi. Bir yıl sonra Philadelphia Çocuk Hastanesi “Biobag” adı verilen yapay rahim geliştirdiğini duyurdu. Biobag, yaklaşık 22 haftalık insan fetüsüne eşdeğer kuzu fetüslerini başarıyla hamilelik sonuna kadar yaşattı. 2022 yılında, İsrail Weizmann Bilim Enstitüsü’nde, fare kök hücrelerinden dünyanın ilk sentetik embriyoları üretildi. Eş zamanlı olarak Cambridge Üniversitesi kök hücreleri kullanarak beyni olan, kalbi atan sentetik embriyo oluşturmayı başardı.
Üreme emeğini dönüştürme
Bu yöntem, doğal gebeliği çocuk sahibi olma sürecinden çıkarabilecek. Taşıyıcı annelik gibi yine pek çok açıdan riskli ve tartışmalı bir durumu da ortadan kaldıracak. Anımsayacak olursanız, Rusya Ukrayna’yı işgal ettiğinde bu ülkede taşıyıcı annelik yapan gebe pek çok kadının akıbeti hala bilinmiyor. Bir de en tartışmalı nokta; çocuk sahibi olabilme kabiliyetini cinsiyet bağımsız tüm insanlar için mümkün kılabilecek.
Tartışmalar bitmeyecek
Toplumsal alanda ve inanç – din dokusunda yaratacağı tartışmaları hayal edemiyorum… hayal etmekte güçlük çektiğim diğer konu ortaya çıkan adeta bir bilim kurgu filmi. Bazı bilim insanlarına göre müreffeh ve daha eşit bir toplum yaratmak bu sayede mümkün olabilir. Daha yapay zekanın sonuçları konusunda ortak görüşe sahip olamamışken teknolojinin bu yönde kural ve hız tanımadan ilerlemesi karşısında toplumsal mutabakatı nasıl sağlayacağız acaba? Kadınların güvenli ve yasal kürtaja erişmek için sürdürdüğü mücadeleye zarar verebileceği konusunda da ciddi tartışmalar var, dünya genelinde kürtaj politikalarını zayıflatacağı kesin. Bildiğiniz gibi kürtaja ilişkin düzenlemeler üç temel tartışma etrafında dönüyor: fetüsün ahlaki statüsü, kadınların bedensel özerkliği ve fetüsün yaşayabilirliği.
Demografi verilerine destek
Birçok ülke, kürtaj mevzuatında gebeliğe son vermenin ahlaki açıdan kabul edilebilirliğini belirlemek için fetüsün “yaşayabilirliğini” (tıbbi cihazların yardımı da dahil olmak üzere fetüsün rahim dışında hayatta kalma yeteneği) ölçü olarak kullanıyor. Yapay rahim, fetüsü gebelikten itibaren yaşayabilir hale getirecek. Bu ve benzer tartışmalarda başka tartışmalara bürünmek üzere. İstenmeyen bir fetüsün, kadının bedensel özerkliğine zarar vermeden gelişmeye devam etmesi için yapay bir rahme transfer edilmesi mümkün olacak.
Siyasi güç
Dünya tarihinin enteresan kabul edilebilecek bir evresindeyiz. Her açıdan farklı ve tartışmalı gelişmeyi biri bitmeden diğerine geçerek ve gelişmenin sonu gelmeden yaşıyoruz. Konu üreme ve teknoloji üzerinden giderse kültürel ve din boyutunda yaşanacaklara ilave olarak küresel demografik verilerde coğrafyalara göre düşüşün yarattığı güç dengeleri, siyasal sistemde artan otokratik eğilimler gibi başlıklarda siyasi güç dengesinde karşımıza çıkabilecek yeni resimlere ne demeli, sonu gelir mi?
Kaynak: https://www.wired.com/story/ectogenesis-reproductive-health-abortion/
https://www.ft.com/content/f0795f48-24ea-4ab6-b29c-9bc0225f9038