İnce bir beden pek çoğumuzun hayali. Peki ya bu yolda atacağınız yanlış adımlar sonu ölüme bile varabilen yeme bozukluklarına sebep olabilir dersek?
Hayatımız boyunca pek çok kez bedenimizden hoşnut kalmadığımız zamanlar olmuştur. Hayalimizi süsleyen o görüntüye kavuşabilmek için de türlü türlü yöntemlere başvurmuşuzdur. Bu yöntemlerin en bilineni ise elbette ki diyet yapmak. Ancak başlangıçta oldukça masumane görünen bu istek, psikolojik ve sosyal faktörlerle birleşince sonu ölüme kadar varabilen birtakım yeme bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olabilir.
Her şeyde olduğu gibi yeme bozukluklarının ortaya çıkışını da elbette ki tek bir nedene bağlamak doğru bir yaklaşım değil. Zira yaşamda meydana gelen duygusal, fiziksel değişikliklerin yanı sıra mükemmeliyetçilik, düşük benlik saygısı, depresyon, kontrol kaybı duygusu, değersizlik, kimlik karmaşaları, aile içi iletişimde problemler ve toplumsal güzellik normları da yeme bozukluklarının ortaya çıkmasında önemli bir rol oynuyor.
Psikiyatrik hastalıklar grubu içerisinde değerlendirilen ve bedensel gibi görünse de ciddi ruhsal sorunlarla birlikte ilerleyen yeme bozukluklarının başlıcaları anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve aşırı yeme bozukluğudur. Peki ama bu hastalıklar tam olarak nedir ve nasıl bir tablo çizer?
Anoreksiya nevroza
Daha zayıf bir beden isteğiyle birlikte kendisini gösteren bu hastalığa eşlik eden ana belirtiler kilo alma korkusu, sahip olunmak istenen beden hayaline dair oluşan imgelerde bozukluklar ve adet kesilmesi olarak kendisini gösteriyor. Bireyler kilo almaktan korktukları için zamanla yaşamsal fonksiyonlarını sekteye uğratacak ölçüde az gıda almaya başlarlar. Kimi zaman bu tabloya yoğun bir şekilde egzersiz yapmak da eşlik eder. Anoreksiya nervoza hastaları zaman zaman kontrollerini kaybederek çılgınlar gibi yemek yer ve ardından pişmanlık yaşayarak tüm yediklerini kendilerini zorlayarak kusup çıkartırlar. Yediklerini kusarak çıkarmaları sonucunda da düşük potasyum düzeyleri gelişir. Zamanla da kalple ilgili sorunlar baş gösterir. Elektrolit bozukluğu olanlarda güçsüzlük, uykuya eğilim, kalp ritm bozuklukları vardır. Kalp ritmindeki bozukluklar ise ani kalp durmalarına neden olur. Karaciğer yağlanması, yüksek kolestrol, kabızlık, düşük beden ısısı, diş çürümeleri, kuru cilt, tüylenme, osteoporoz ve kemik kırılmaları sıklıkla karşılaştıkları durumların başında gelir.
Anoreksiya nervoza hastaları kimi zaman ishal yapıcı, su atıcı ilaçların yardımına da başvurabilirler. Hastalar çok zayıfladıkları halde, hatta yaşamsal faaliyetlerinin tehlike altında olmasına rağmen çoğu kez mevcut durumlarının ciddiyetinin bilincinde değillerdir. Anoreksiya nervoza hastalarının bazıları kendisini olduğundan daha şişman bazıları ise bölgesel olarak şişman görme eğilimindedirler. Öz saygıları ve kontrol duygusunu güçlendiren en önemli başarıları kilo vermede sağladıkları istikrardır. Kendilik değerleri zayıflıklarına bağlıdır. Bu hastalık grubunda yer alanlarda tedaviye dair istekleri yok denecek kadar azdır. Ancak anoreksiya nervozalı hastaların yaklaşık %10’unun bu hastalık nedeniyle yaşamını kaybettiği göz önünde bulundurulursa işin ciddiyeti daha iyi anlaşılabilir.
Bulimiya nevroza
Bulimiya nervoza’da kişi aşırı yeme ve ardından kusmaların seyrettiği ataklar yaşar. Tıpkı anoreksiya nervoza’da olduğu gibi kişi zayıf bir bedene sahip olma arzusuyla yediklerini çıkarmak ya da besinlerin kilo yapıcı etkisini azaltmak için ilaç almak gibi çeşitli yöntemlere başvurur. Bulimiya nervoza hastaları anoreksiya nervoza hastalarından farklı olarak hafif kilolu ya da bilimsel olarak normal kabul edilen kiloya sahiptirler. Genellikle bir yıl ve daha uzun süre uygulanan diyetler sonrasında gelişen bir hastalıktır. Yemeği azaltma ters bir etki yaratarak kişide 1 saate kadar varabilen aşırı yeme ataklarına neden olabilir. Bu da kişide suçluluk duygusu ve depresyonun ortaya çıkmasına neden olur. Bu hastalarda kilo dalgalanmaları görülür.
İştahı dizginlemek isteyen hastalar uyarıcı maddelerin yardımına başvurabilir. Bulimiya nervoza hastaları yüksek düzeyde anksiyete ve kompulsif davranışlar, mizaç bozukluğu gösterirler. Bu hastalar arasında aynı zamanda madde ve alkol kullanımı sıkça görülür. Yediklerini zorla çıkarma eğiliminde oldukları için anoreksiya nervozadaki benzer tıbbi sorunların yanı sıra dişlerde aşınma, parotis bezi büyümesi, mide genişlemesi, yemek borusu zedelenmesi, karın ağrıları, kalp yetersizliği hastalıklarıyla karşı karşıya kalırlar.
Değişen toplumsal normlar ve yeme bozuklukları
Daha çok ergenlik değişimleri ile birlikte ortaya çıkan yeme bozukluklarının görülme sıklığı erkeklere oranla kadınlarda daha fazladır. Genç kızlarda anoreksiya nervoza binde bir, bulimiya nervoza ise yüzde bir oranında görülür. Klinik örneklerde erkek kadın oranı 1/10 dur. Anoreksiya nervoza için en riskli yaşlar 14 -15, bulimiya nervoza için de 18- 19’dur.
Günümüzde toplumsal ve kültürel değişimlerin neden olduğu güzellik algısındaki değişimler, yemek bozukluğu üzerinde birebir etkilidir.
Zira uzmanlar, bireye dayatılan güzellik algısının ince bir beden üzerinden yürüdüğü toplumlarda, diyet yapma davranışının yeme bozukluklarının gelişimine yol açan ortak uyarıcı olduğu üzerinde hemfikirler. Özetle daha çekici olma arzusu ile bir uzman yardımı almadan bilinçsizce yapılan diyetler yeme bozukluklarını tetiklemektedir.
Nasıl tedavi edilir?
Her hastalıkta olduğu gibi yeme bozukluğuna sahip olan hastalarda da olumlu bir sonuç alınabilmesi için erken teşhis çok önemlidir. Yeme bozukluğunda tedavi uzman bir psikiyatri doktorunun önderliğinde yürütülmelidir. İhtiyaç görülmesi halinde sürece dahiliye, endokronoloji, kadın-doğum gibi diğer tıbbi dallar da dahil edilir. Hastanın tedaviye yardımcı olma konusundaki isteği de tedavinin olumlu bir sonuç vermesinde son derece önemlidir. Bu nedenle psikoterapi desteği programları da hastalığa cevap olması yolunda önemli bir adımı oluşturur. Bu süreçte aile ile yapılacak iş birliği, hastalığın daha kolay atlatılmasında önemli rol oynar.
Derleme kaynaklar: http://www.psikiyatri.org.tr/ https://npistanbul.com/ https://hthayat.haberturk.com/