Arapsaçı, şevket-i bostan, ebegümeci… Doğanın insanoğluna bahşettiği güzellikleri sofralara getirmenin şimdi tam zamanı. İşte birbirinden leziz Ege otlarının yararları ve pişirme önerileri…
Arapsaçı: Havuç ailesinden bir bitki olan arapsaçı, Akdeniz ve Ege’de neredeyse yılın her mevsimi yetişiyor. Dereotunu andıran yapraklarına aldananlar onun çok narin ve hafif bir bitki olduğunu düşünebilir. Görüntüsünün tersine aromatik bir bitki olan arapsaçı, keskin bir tada sahip. Yatıştırıcı etkisi de olan bu bitkinin gözlere, solunum yollarına ve sindirim sistemine iyi geldiği biliniyor. C vitamini ve potasyum deposu bu bitkinin cinsel gücü artırdığına dair görüşler de mevcut.
Egeliler adeta bir sağlık ve şifa deposu olması nedeniyle arapsaçından yararlanmanın birçok yolunu bulmuşlar. Arapsaçı, haşlanıp süzüldükten sonra sarımsaklı yoğurtlu meze şeklinde tüketilebilir, kuzu etiyle karıştırılıp sulu sebze yemeğine dönüştürülebilir ya da böreklere katılabilir. Sapları ve yaprakları omletlere katılarak sabah kahvaltılarını renklendirebilir. Yapraklı kısmı salatalara çiğ olarak da koyulabildiği gibi kök kısmı da turşu yapımında kullanılabilir.
Şevket-i bostan: En fazla 35 santimetreye kadar büyüyebilen bu bitkinin Girit mutfağından Türkiye’ye taşındığı biliniyor. Şevket otu olarak da bilinen şevket-i bostan, Güneydoğu Asya ve Akdeniz’de bolca bulunuyor. Papatyagiller familyasından olan bu bitki denize yakın tepelerde yetişiyor. Ege’nin denize uzanan dik tepeleri şevket-i bostanın büyümesi için gerekli ortama sahip. Marmara’da ise bahçe ve tarla kenarlarında yabani ot şeklinde yetişen şevket-i bostan, Ege mutfağının bilinen bitkilerinden biri. Uzun beyaz kökleriyle tanınan bitkinin kuzu etiyle yapılan sulu yemeği kelimenin tam anlamıyla “enfes”.
Radika: Hindiba olarak da bilinen bu bitkiye aslında her an her yerde rastlıyoruz. Sarı papatya benzeri çiçeğiyle dikkat çeken dikenli bitki, Ege otları arasında çok sevilen bir tür. Özellikle salatalarda kullanılan radikanın böbrek hastalıklarına, yüksek tansiyona ve diyabete iyi geldiği biliniyor. Potasyum zengini radikaya Egeliler gelincik otu da diyorlar. Tabii bu gelincik, kırmızı çiçek açan gelincik bitkisiyle karıştırılmamalı. Rumca kökenli ismine bakacak olursak Balkanlar’dan, özellikle Girit ve Selanik’ten gelen göçmenlerin Ege mutfağına radikayı kazandırdığını söyleyebiliriz. Kökü ve yaprakları haşlanarak ya da çiğ olarak salatalarda kullanılabilir. Söğüş olarak da sıkça tüketilen radika, çay şeklinde de kendine kullanım alanı buluyor.
Ebegümeci: Bazı bölgelerde gömeç olarak da adlandırılan protein ve C vitamini zengini bu bitkinin ülkemizde sekiz türü bulunuyor. Saç ve cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinen ebegümecinin hamileler tarafından tüketilmesi pek tavsiye edilmiyor zira düşüklere sebep olabiliyor.
Çay olarak içildiği gibi kavrularak da tüketilebilen bu nefis bitki, mor çiçekleriyle kolayca tanınabilir. Yükseklerde yetişen ebegümecini toplarken de lezzet açısından iri yapraklı olanlarını tercih etmeye özen göstermenizi öneriyoruz.
Çiriş otu: Yabani dağ pırasası, sarı zambak, güllük, kirgiç, kirkiş gibi farklı isimlerle anılan çiriş otu, Türkiye’de hemen hemen her bölgede yetişmesine rağmen Ege’de bir başka değer kazanmış. Son derece yararlı bir bitki olan çiriş otu tarih boyunca egzamadan sivilceye, romatizmadan kadın hastalıklarına kadar birçok derde şifa olarak kullanılmış. Bugün ise taze soğanı veya pırasayı anımsatan görüntüsünün yanında hafif aromatik tadıyla sofraları süslemeye devam ediyor. Çok lezzetli olmasına karşı her ot gibi çiriş otunun da fazlası zarar. Karlar eriyip çayırlar yeşermeye başlayınca ortaya çıkan çiriş otu tepelik alanlarda yetişiyor.
Doğu Anadolu’da özellikle de Van’da otlu peynir yapımında kullanılan bu bitki, Ege’de tabii ki zeytinyağıyla buluşarak nefis ve sağlıklı bir lezzete dönüşüyor. Başlı başına bir yemek olarak sofraları süsleyen çiriş otu; soğan, sarımsak, salçayla beraber zeytinyağında kavruluyor. Bu karışıma çok az miktarda bulgur da eklendiğinde çiriş otu tadına doyulmaz bir lezzet haline dönüşüyor.
Hodan: Farklı yörelerde kaldırık, galdırık, kaldirek, ıspıt, zılbıt gibi isimlerle de bilinen hodan otu; potasyum, A ve C vitaminleri açısından oldukça zengin bir bitki. Özellikle
Karadeniz ve Doğu Marmara’da çok tüketilen hodan elbette Ege’nin de vazgeçilmez lezzetlerinden. Hodan otu; mor çiçeği, uzun ve sulu sap kısmı ve besleyici kökleriyle benzersiz bitkilerden biri. Genellikle sulak ve yüksek arazilerde, dere kenarlarında yetişen hodan otunun kavurması ve yumurtalısı çok meşhur.
Gelelim hodan otu yemeğinin nasıl yapılacağına. Öncelikle köklerindeki kahverengi tabaka ayrılır, tüm bitki yıkandıktan sonra orta incelikte doğranır ve haşlanır. Süzülüp sıkıldıktan sonra iri kesilmiş soğanla beraber zeytinyağında kavrulur. Taze sarımsak ve kimyon gibi baharatlar, pirinç ya da bulgur gibi malzemeler de eklenebilir.
Hodan otu depresyondan böbrek hastalıklarına, mide spazmından gaz sancılarına kadar birçok konuda yararlı kabul ediliyor. Böbrek üstü bezlerini etkilediği için tüketenlerde rahatlık ve cesaret gibi duyguların oluşmasını sağladığı da halk arasında bilinen etkileri arasında yer alıyor.