Son yıllarda daha çok kişi yediği besinin neler içerdiğini bilmek, sağlıklı ve dengeli beslenmek istiyor. Gıda ambalajlarının üzerindeki etiketleri doğru okuyarak merak edilen pek çok konuda bilgi sahibi olmak mümkün. Etiketleri anlamak yeni bir yabancı dil öğrenmek gibi görünse de aslında zor değil. Güzel Yaşa okurları için bu konuda birkaç ipucu derledik.
Satın aldığınız ürünlerin üzerindeki etiketleri okuyor musunuz? Aslında sadece bu etiketlerin dilini anlamak bile daha sağlıklı ve doğru beslenmenin yolunu açıyor. Temelde etiketler, paketlenmiş gıda ürünlerinin içeriğinde neler olduğunu anlamamızı sağlıyor. Gıda etiketi, gıdanın kimlik kartı gibi; mutfağımıza giren birçok besin acaba istediğimiz standartlara sahip mi sorusuna cevap veriyor. Etiketleri doğru okumak, sağlıklı yaşamın kapılarını açıyor ve ileride oluşabilecek hipertansiyon, diyabet, obezitegibi sağlık sorunlarına karşı önlem almamızı sağlıyor.
Neden okumalıyız?
Geçtiğimiz yıl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, gıda etiketlenmesi konusunda tüketicilerin doğru bilgilendirilmesi için mevcut yönetmeliği yeniden düzenlendi. Bugün gıda etiketlerindeki bilgilendirmenin doğru, açık ve tüketici için kolay anlaşılır olması esas alınıyor. Tüketiciyi yanıltmamak adına gıdanın hangi hastalıkları önleme, tedavi etme veya iyileştirme özelliğine sahip olduğuna dair ifadeler etiketlerde yer alamıyor.
Yönetmeliğe göre, her gıdanın etiketinde doğası, özellikleri, bileşimi, miktarı, dayanıklılığı, imalat ve üretim metodunun yazılması şart. Avrupa’da olduğu gibi kanun gereği Türkiye’de de gıdanın 100 gramının kaç kalori olduğunun belirtilmesi gerekiyor. Aynı şekilde 100 gramda ne kadar yağ, şeker, protein ve tuz içerdiğine de yer veriliyor.
Ayrıca her ambalajın gramajı kadar kalorisi ve sunduğu vitamin, mineral ve lif oranı da
belirtilebiliyor. Tüm bu bilgileri, genelde ürün ambalajının arkasında bulabiliyorsunuz.
Bunların yanında ürünün nerede üretildiği, nereden geldiği gibi ayrıntılara da dikkat edilmesini öneriliyor.
Raf ömrü önemli
Ambalajlarda en çok bakılan, gıdanın üretim tarihi ve son tüketim tarihi oluyor. Raf ömrünü gösteren bu bilgi, gıdanın bulunduğu koşullar içinde bozulmadan ne kadar sürede
yenebileceğini gösteriyor. Son kullanım tarihi geçen ürünlerin tüketilmemesi ve gıda israfını önlemek amacıyla alım sırasında bu tarihlere dikkat etmek gerekiyor. Gıdaların raf ömrü, üretim sürecinde geçirdiği işlemlere göre değişiklik gösteriyor. Dondurulmuş gıdalarla günlük üretilen süt, yoğurt gibi ürünlerin raf ömürleri çok farklı olabiliyor.
Tabii raf ömrünü korumak için etiketlerde üreticinin belirttiği saklama koşullarına uymak şart. Alışveriş sonrası evde ürünlerin üreticinin uyardığı koşullarda korunması, yani oda sıcaklığı, buzdolabı ya da dondurucuda saklanması gibi uyarılara dikkat etmek ürünün bozulmadan kullanılması için önemli.
Günlük ihtiyacın ne kadarını karşılıyor?
Etiketlerde gıdanın günlük besin ihtiyacının ne kadarını karşıladığına dair bilgiler bulmak
da mümkün. Kişinin sağlık durumuna, yaşına, cinsiyet ve gün içinde almak istediği
kalori miktarına göre beslenme alışkanlıkları değişiyor. İşte gıda etiketleri bu ihtiyaçlara
uygun beslenmede kilit rol oynuyor. Örneğin gıda etiketlerini iyi okuyan bir yetişkin günlük tuz tüketimini, Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği gibi 5-6 gramla sınırlayabiliyor. Burada referans besin tablosunu bilmek önem kazanıyor. Sağlıklı bir yetişkin kadının
günlük referans besin (RI) tablosuna göre 2 bin kalori alması öneriliyor. Buna göre de günlük, en çok 20 gramı doymuş toplam 70 gram yağ, 90 gramı şeker olabilecek 260 gram karbonhidrat, 50 gram protein ve 6 gram tuz tüketebiliyor.
Gıda etiketleri elinizdeki ambalajın, bu günlük besin tablosunda payını gösteriyor. Yani elinizdeki sandviçi yediğinizde günlük ihtiyacınız olan kalori, yağ, karbonhidrat ve tuz miktarının yüzde kaçını aldığınızı da kolayca görebiliyorsunuz. Ayrıca günlük kaloriyi aşmamak için kaç porsiyon yeneceğini göstermesi açısından da bu etiketler faydalı.
Sağlık beyanları ne anlama geliyor?
Yine etiketlerde tüketicileri korumak adına ürünün ne kadar sağlıklı olduğunu ortaya koyan belli ifadeler görüyoruz. Örneğin “düşük kalori” etiketi varsa, bu ürünün yiyecek ise 100 gramının maksimum 40 kalori olabileceği anlamına geliyor. Eğer bir içecekten söz ediyorsak, bu ibareyi yazabilmesi için ancak 100 mililitresinde 20 kalori olması gerekiyor.
“Kalorisi azaltılmış” ibaresi varsa bu da normal gıdadan yüzde 30 az kalori içerdiği anlamına geliyor. Yağı azaltılmış süt ve peynir ürünleri örnek olarak görülebilir. Tabii burada gıda etiketini iyi incelemek önemli, çünkü bazen yağı azaltılmış ürün, kalori ya da tuz anlamında hala yüksek değerlere sahip olabiliyor.
Türkiye’de yeni gelen yönetmelikle kalsiyum, fosfor içeren ürünler için belli ibareler kullanılabiliyor. Örneğin “Kalsiyum kemiklerin korunması için gereklidir” ya da “D vitamini bağışıklık sisteminin normal fonksiyonuna katkıda bulunur” gibi yazılar da etiketlere eklenebiliyor.
Hangi katkı maddelerine dikkat etmeli?
Dünyada yaklaşık 60 bin gıda katkı maddesi bulunuyor. Etiketlerde içerik bölümünde
yazan bu maddeleri bilerek alım kararı vermek sağlıklı beslenmenin ana kriteri oluyor. Örneği Çin tuzu, aspartam, tartrazin gibi riskli grupta bulunan katkı maddelerinin tüketeceğimiz besinlerde ne düzeyde bulunduğu sağlık açısından önem taşıyor.
Bugün etiketlerde E kodları eskisi kadar yer almıyor; çünkü “E kodu”, Avrupa Birliği’nin katkı maddelerini tanımlamak üzere koyduğu numaralama sistemi… Türk Gıda Kodeksi’nin ilgili tebliğinde etikete “E kodu ve/veya adı” yazılabileceği belirtiliyor ve üreticiler genellikle içerikteki maddelerin adını yazmayı tercih ediyor. Burada E100, E102, E104, E107 gibi kodlarıyla tanıdığımız renklendirici içeriklerden uzak durmak öneriliyor. Örneğin alışveriş yaparken renkli içecek, tatlı, reçel, unlu gıdalar, çerez ve konservelerde ne kadar tartrazinin (E102) kullandığına dikkat etmek gerekiyor.
Aynı şekilde ürünlerde 41 farklı isimle şeker bulunabiliyor. Bu nedenle sakkaroz, mısır şurubu, nişasta bazlı sıvı şeker, dekstroz, mannitol, xylitol, fruktoz, meyve şurubu,
glikoz, glikoz şurubu gibi farklı isimlerle ürünün ne kadar şeker içerdiğini kontrol etmeyi tavsiye ediyoruz. Tuz için de paketli gıdaların 100 gramında 1,25 gramdan fazla tuz içermeyen ürünlerin alınması öneriliyor.
Alerjisi olanlar dikkat etmeli
Gıda alerjileri ve çeşitli gıdalara karşı intolerans, çok sık görünen rahatsızlıklar… Çoğunlukla gıda alerjileri, ciltte kızarıklar ve kaşınmalar, kuruyan dudaklar, nefes darlığı gibi belirtilerle kendini belli ediyor. Daha ciddi durumlarda anafilaksi oluşabiliyor, nefes yollarının şişmesi ya da tansiyonun düşmesi gibi önemli sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Gıda etiketlerinde işte bu alerjilere karşı uyaran ibarelere yer veriliyor. Çoğunlukla alerjik tepki yaratan fındık, soya sosu, yumurta gibi ürünlerin kullanımı etiketlerde özellikle belirtiliyor.
Gıda intoleransına karşı ise özellikle “glüten ve laktoz içerir” şeklinde açıklamalar yapılıyor. Buğdayda bulunan protein türü olan glüten, başta çölyak hastaları olmak üzere bazı kişilerde sindirim ve emilim problemine neden olabiliyor. Aynı şekilde süt ve süt ürünlerinde bulunan bir karbonhidrat olan laktoz da, bazı kişilerde şişkinlik, gaz, ishal, kabızlık gibi rahatsızlıklara yol açabildiğinden kişilerin etiketteki bu ibareye dikkat etmesi gerekiyor.
“Organik” İbaresi Satışı Artırıyor Mu?
DOĞAL İLE AYNI DEĞİL Son dönemde raflardaki ürünlerde gözümüz “organik” ya da “doğal” yazısını da arıyor. Aslında doğal ürünle organik arasında önemli bir fark var: Sadece organik ürünlerin, 2010 yılında çıkarılan Organik Tarım Kanunu ile kimyasal kullanım olup olmadığı gibi tüm etmenleri tüketiciye ulaşıncaya kadar kontrol ediliyor ve sertifikalandırılıyor. Doğal ürün ise herhangi bir sertifikalandırılmaya tabii olmuyor. İthal ürünlerde de “USDA Certified Organic” sertifikası görüldüğünde bu, ürünün yüzde 95 – 99 arası organik olduğu anlamına geliyor.
ARAŞTIRMALAR NE DİYOR? Dünyada yapılan araştırmalar, organik ibaresinin ürün alımını artırıp artırmadığı sorusuna yanıt arıyor. Danimarka’dan Aarhus Üniversitesi ve Almanya’dan Kassel Üniversitesi’nin yaptığı araştırma “organik” yazıldığında ürün alımlarında önemli bir artış olmadığını ortaya koyuyor. Sadece nadiren organik ürün aldıklarını açıklayan deneklerin, yüzde 46 ile “organik” yazan ürünleri almayı tercih ettikleri görülüyor.
Satın aldığınız ürünün etiketinde çoklu tahıl yazıyorsa içinde birden fazla değişik tür tahıl kullanılmış olduğu anlamına geliyor. Unutmayın, aldığınız tahıllı ürünlerin
üzerinde “tam tahıllı” yazmıyorsa, işlem görmüş kepek ve rüşeyminden ayrılmış demektir.
Bunlara dikkat!
Yüzde işareti:
Genellikle ‘% Günlük Değer’, ‘% GD’, ‘% RDA’, ‘% Daily Value’ veya sadece ‘%’ olarak yer alan yüzde işareti, satın aldığınız bir üründeki değerin örneğin kalsiyum, günlük ortalama ihtiyacın ne kadarını karşıladığını gösteriyor.
Glüten içerir:
Buğdayda bulunan bir protein türü olan glüten, başta çölyak olmak üzere, bazı kişilerde hassasiyete yol açarak, sindirim ve emilim problemine neden olabiliyor.
Laktoz içerir:
Süt ve süt ürünlerinde yer alan bir karbonhidrat olan laktoz, bazı kişilerde şişkinlik, gaz, ishal, kabızlık gibi rahatsızlıklara yol açabildiğinden kişilerin etiketteki bu ibareye dikkat etmesi gerekiyor.
Derleme Kaynaklar:
www.eufic.org
www.tarim.gov.tr